Bundan yıllaaaar yıllaaar önce bloğumu bir üniversite öğrencisi olarak açtığımda günün birinde Londra’da hamileliğe dair yazılar yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi sanırım. Doğum iznine ayrılıp biraz dinlenince artık kaybettiğimi sandığım yazma aşkım geri geldi. Meğerse sadece yorgunmuşum… Koronadan, sevdiklerimizden uzak kalmaktan, eskisi gibi sosyalleşememekten, sürekli evde olmaktan, zor bir vize bekleme süreci geçirmekten, en ciddi motivasyonlarımdan olan seyahatleri yapamamaktan. Biraz dinlenince kendime geldim ve açığı kapatmak ne güzel olur dedim!
Bu mini serinin konusu biraz İngiltere’de hamilelik süreci nasıl ilerliyor, hamile bir kadını neler bekliyor onlardan bahsetmek biraz da işin toplumsal ve duygusal konularına değinmek. Kendimi empatisi yüksek biri olarak adlandırsam da hamileliği tecrübe etmeden önce konuya dair gram fikrimin olmadığını geçen 37 haftada çok kez anladım 🙂 Bu yazıda teknik detaylara girmeyi planlamıyorum, onlardan önce içimi dökecek üç beş kelam etmek istiyorum.
Hamile olduğunuzu öğrendiniz! Neşeyle sevdiğiniz insanlarla paylaşmaya başladınız. Bu güne kadar varlıklarından bir haber olduğunuz tanışınca çok şaşıracağınız iki topluluk: ‘Mahvolacaksıncılar‘ ve ‘Bunlar iyi günlerin‘ kulüpleri. Size sürekli hem anneliğin hem de kendi hamileliklerinin ne kadar zor olduğunu anlatıp artık hayatınızın asla eskisi gibi olmayacağını söyleyecekler. Üstelik bu kulübün üyeleri diğer annelerden oluşuyor. Söylenenleri duyduğumda çiçeği burnunda bir anne adayı olarak ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. Yapmayın etmeyin, sizinle heyecanını paylaşan bir hemcinsinize sadece kendi yaşadığınız tecrübeye dayanarak olumsuz kelamlar etmeyin. Ya da yüzünüze o ‘sen de çok yorulacaksın, biteceksin hahaha…’ ifadesini yerleştirmeyin. Zorlukları anlatmak yerine nasıl kolaylaştırılır onlardan bahsedelim. Güzel bir gebelik süreci geçirmesi için varsa tavsiyeniz verin(eğer tavsiye isteniyorsa), yoksa çenenizi kapatıverin. İlk başlarda çok kafama taktığım bu durumu zamanlar umursamamayı öğrendim. ‘Sen bir de doğunca gör.’ söylemini ‘Sen bir de emeklemeye başlayınca gör, sen bir de yürümeye başlayınca gör, sen bir de okula gidince gör…’ izleyecek muhtemelen. Şimdiden kulaklarım bu söylemlere kapalı.
Haberi paylaşmaya başladığınız andan itibaren çocuğu olan istisnasız herkes size siz sormadığınız halde akıl vermeye, tecrübe paylaşmaya çalışacak. Önceden bunun sadece bizim millete has bir durum olduğunu düşünürken konu bebek olunca din, dil ve ırk ayırmaksızın herkesin bir fikri olduğunu gördüm. Elbette hepsi iyi niyetli ancak sadece tecrübelisiniz diye sormadan sürekli akıl vermek nedendir hala çözemedim 🙂 Eğer özel olarak bir konuda fikrinize ihtiyaç duyarsak gelip soracağız söz!
Hamile bir arkadaşınız varsa onu daha sık arayıp sorun, bu süreçte insan fazladan sevgiye ve biraz da ilgiye ihtiyaç duyuyor. Sadece sesini duymak için arayın, her seferinde bebeği sormakta bir problem yok ama konuşmalarınızın ana konusunun bebek olmasına da gerek yok.
Ah en büyük bir diğer sorunsal kilo konusu! ‘Kilo almışşsın, kilo vermişsin, kaç kilo aldın, şişmanlamışsın!’ diyen çokça insan oluyor. Hem de akraba arkadaş fark etmeden. Normal bir zamanda da insanların kilosuyla ilgili yorum yapmak yeterince uygunsuzken bir hamileye bunu ASLA yapmayın. O zaten muhtemelen kendi içinde bu konuyu yeterince düşünüyor, belki üzülüyordur. Hayatı boyunca 55 kilo olan benim için başta epey zor bir kabul olmuştu. Çok yüksek empati yeteneği(empati bir yetenek mi bilmiyorum) olduğunu sanan bir arkadaşım kilo konusunu açıp bir de kendisinin bu aralar nasıl zayıflayıp inceldiğini söylemişti. Kendinizi zaten hiç bir zaman kimseyle kıyaslamayın, ama yapacaksanız da hamilelik bunun için doğru zaman değil, zira dünyaya yeni bir birey getirmeye çalışan sağlıklı bir gebenin kilo almasından daha normal bir şey yok 🙂 Bunun yerine ona hamileliğin nasıl yakıştığını söyleyin, emin olun çok daha iyi hissedeceksiniz. (Bu farkındalıkla konuşan çok güzel arkadaşlarım ve dünya tatlısı bir kuzenim var, onlara kocaman sevgiler) Ah bu arada İngiltere’de ilk ebe kontrolünüz dışında eğer vücüt kitle indeksiniz normalse ebeniz birdaha tartılmamanızı, kilo almanın doğal ve olması gereken bir süreç olduğunu söylüyor. Beklenen gereken incelik seviyesi tam olarak bu, canım ingiliz inceliği.
Bir başka konu ise daha hamileyken çocuktan sadece siz sorumluymuşsunuz ya da çocuk sadece anneninmiş gibi davranılması. Çok az insan eşimi ve beni birlikte tebrik etti. Bu da bana gelecek günlerin mini bir ön gösterimi. Saygıdeğer büyüklerim ve sevgili küçüklerim bebeği nasıl ki iki kişi yapıyorsa hayat boyu bunun sorumluluğunu da iki kişi taşıyacak. Doulam’dan öğrendiğim üzere çocuk bir süre sizi kensinin bir uzantısı sanıyormuş bu yüzden gelişimsel sürecin bir parçası olarak anneye başta daha çok ihtiyaç duyuluyor amma velakin hayat uzuuuuuun 🙂 Eşimin ise beni üzen bu duruma cevabı ‘Biz her zamanki gibi kendi aile düzenimizi yaşayarak insanlara cevap verebiliriz, yoksa tek tek anlatmak ile olacak iş değil’ oldu, eh hakli adam.
Birinci çocuk daha doğmadan lüzumsuzca 2. çocuk muhabbeti yapanlara söylenecek çok şey olsa da o konuya girmeyeceğim bile. Yine ülke ayrımı olmaksızın herkesin fikrinin olduğu başka bir konu diyerek sessizce kapatıyorum.
Anne adayına işe ne zaman döneceğini, dönüp dönmeyeceğini sormayın. Çocuk doğunca fikrinin değişebileceğini de söylemeyin. Bunlar çok kişisel konular. Bu arada evde çocuk bakıyor diye hiç bir kadına da çalışmıyormuş muamelesi yapmayın. Evle ilgili her kalem ayrı bir iş yükü.
Bütün bu konularla ilgili özellikle hamileliğin sonuna doğru yorum yaparsanız ağzınızın payını almaya da hazır olun 🙂 Zira hamile dürüstlüğü diye bir şey var ve ağzınızın payını alma olasılığınız oldukça yüksek. Hormonlara sağlık!
Yolculuğumu neredeyse tamamlarken içimde en çok yer etmiş şeyler bunlar sanırım, aklıma gelen başka şeyler olursa dönüp ekleyeceğim 🙂 Rahatladığıma göre bir sonraki yazıda İngiltere’de hamilelik süreci nasıl ilerliyor ondan bahsedebilirim!
Sevgiler.
Note: Photo by Deon Black on Unsplash, many thanks.