Bu yazının yazılmak için başlığının atılışının üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum, zannediyorum film ilk vizyona girdiği hafta izlemiştim 🙂 Fırsat bulup ancak yazabiliyorum her ne kadar tazeliğini kaybetse de içimde kalmasın…
Lord of the Rings seriyle tanıştığımda çocuktum ve hiç sevmemiştim. Çünkü bir çocuk için fazla uzundu. Tabi sanırım aklım ermediğinden öyle olması muhtemel, beğenmemek için deli yada çocuk olmak lazım 🙂 Hobbit in çıkış haberinin ardından konuyla yakından ilgilenmek için hemen bütün seriyi tekrar izledim. Ara ara da izlemeye devam ediyorum mesela ne zaman yapacak hiç bir işim olmasa ilk işim seriden bir film açıp izlemektir(ya da Hary Potter izlerim).
Filme gelince… Her zamanki gibi bir şölen sundu bizlere Peter Jackson. Filmin zorunlu olarak Türkçe dublaj olması beni ve salondaki herkesi bir an için şoka soksa da filme kaptırınca unuttuk. Her filmde olduğu gibi bunda da müzikler yine şahaneydi. Artık sona doğru (aslında başa doğru 🙂 ) yaklaştıkça da heyecan ve merak hat safhada. Kitabını alıp okumamak için kendimi hala zor tutuyorum… Favori karakterlerim ise Legolas ve Taurie. Elf ırkına ayrı bir sempati duyan bir tek ben olamam sanırım (?) .
Filmi hala izlemeyenler için de fragman aşağıda 😉